17 Mayıs 2013 Cuma

Ada'nın Kuşu



Ada'nın Kuşu
Sorgulamak bir insanın edinebileceği en iyi alışkanlık değil elbette. Bir kere başladı mı durmak bilmiyor üstelik, kurtulmak mümkün değil. Kontrolünde olan şeyleri sorgulamak bir yana, kontrol edemediği durumları da sorgulamaya başlıyor insan zamanla. Dozunu kaçırırsan arada bir uğrayan minik mutluluk şanslarını da alıyor elinden üstelik. Çocuklukta başlıyor bu sorgulama illeti. Mesela bir kitap okuyorsun, senin gibi küçük bir çocuğun öyküsü kazınıyor zihnine. Kimi zaman bir başka kıtadaki kızarmış muzun tadını merak ediyorsun, yoksun olmayı anlamaya çalışıyorsun, korkuyorsun bir yandan, bir yandan üzülüyorsun, kimi zaman apartmanların arasına sıkışmış bir çocuklukla kendi çocukluğunu kıyaslıyorsun. Akşamdan akşama yemek masasında kavuşulan çalışan anne, babayla, gri şehirleri, gri sabahları, gri okulları canlandırıyorsun her sayfada. Hayatına giren her hayali kahramanda kendinden bir şeyler arıyor ve buluyorsun ancak aynaya bakmak o kadar da aklına gelmiyor çocuk yaşında. Sokağa, apartmanların arasına inip sahte özgürlüğüne kavuştuğun anda unutuyorsun benzerliklerini ya da kabullenmiş oluyorsun. Sonraları avm çocuklarını göründükçe sokaklarda oynayabilmiş bir kuşağı ucudan yakalayabildiğine bile seviniyorsun.
Büyüdükçe iyice uzaklaşıyorsun o kahramanlardan ergenlik tripleri giriyor araya, çoğunluğa kapılıyorsun göstermelik isyanlarında bile. Çoğunluğa kapıldıkça daha çok sıkışıyorsun apartmanlara, okullara, kariyer hırsına, kısacası çoğunluğun yaşam biçimine, çoğunluğun takdirine, farkında olmadan. Sınırlar sınırlıyor hayatını. O olmadan şunu yapamazsın, bunu aldıysan onu kesin alırsın. En az onlar kadar "başarılı" olmalısın, en iyi eğitimi, öğretimi almalısın, yurtdışlarına taşmalısın, aileni gururlandırmalısın. İyi bir kariyer, artık ne demekse, iyi bir aile sahibi olmalısın. Genel geçer kurallara uygun yaşamalısın, ayrık otu olmamalısın, farklı olanı fena döverler zira.
İşte böyle kaptırıp giderken, binlerce yıldır her türlüsü aynı amaca hizmet eden sistemleri, olmayan adaleti sorgulayıp, olmadık hırsların elinde hacamat ederken hayatını, güneşleri, ayları çoğunlukla birlikte fark etmeden harcarken bir gün çimenlerin üzerindeki yaprak gölgeleri zihnine sıkışıp kalmış Ada adındaki küçük kız çocuğunu çıkarıveriyor ortaya, aniden. Terliklerini çıkarıp çıplak ayakla basıyorsun yeşile, zihnin iyice aydınlanıyor. Yeniden sorgulama iletti çoşuyor. Bu defa kendi hayatını sorguluyorsun. Yaşadığın şehri, uğraştığın dertleri düşünüyorsun sonra, kalbinin üzerine fil oturuyor. Hayatının kalanını o çimenlerin üstünde uçsuz bucaksız mavileri, yeşilleri izleyerek geçirmek istiyorsun. Kaçmak evet. Diğer insanlardan, bitmek bilmeyen ego savaşlarından, kanlı olan savaşlardan, kansız olanlardan, oralılardan, buralılardan, şuralılardan, lafla peynir gemisi yürütenlerden, küçük dağları yaratanlardan, boşuna çabalamalardan, haybeye debelenmelerden. Kendi içine kapanmak ve gerçek dünyaya açılmak, yanında götürdüğün kendini çoğunluktan arıtmak istiyorsun.
Gri şehirlerde, zoraki uyanmaların, zoraki uyumaların, zoraki gülümsemelerin, sevdiğin işleri gölgeleyen zorlu çoğunluğun içinde hafta sonlarını bekleyip, tatilleri iple çekerken diğer günleri harcamak yerine, bütün günlerin ve gecelerin kutlu olmasını istiyorsun. Ada'yı apartmanların zulmünden, şehirlerin çirkinliğinden kurtarmak ve adaya kaçmak için plan yapmaya başlıyorsun. Geriye dönüp, öyle olması gerektiği için yapman gerekenlere belki bir nah ile süslediğin kallavi bir küfür sallayıp kaçacağın günlerin hayali ve becerememe korkusuyla yazıyı bitiriyorsun.

http://ebrubaranseli.blogspot.com/

Orkideler



Orkideler
Dunyanin en guzel , en narin cicekleri; Orkideler.  Kac kadin orkideleri sevmez ki ? Ama soru su ,  kac kadin  hayatinda orkide almistir. Bir kadina orkide verirseniz,  ayaklari yerden kesilir, kendisini bulutlarin ustunde hisseder...Ama orkideler her kadina verilmez...

    Neden hep ilk bulusmalarda yada dogumgunlerinde gul, papatya yada karanfillin (karanfil genelde cenazelerde ;D ) neden verildigini hic dusundunuz mu . Bulusmanin sonunun ne olacagini bilemezsin , kadini tanimiyorsundur , sadece kendini pazarlamaya calisirsin. estetik olarak bu cicekler daha guzel gorunmesine ragmen, yasam sureleri kisadir.ayni ilk bulusmalar gibi. Zaman ilerler kadinini tanimaya baslarsin, asik olur , seversin oyle cok seversin ki , uzerine titredigin kadinina orkide alirsin ( bu arada ben hic bir kadina orkide vermedim :D ), sana baktigi , deger verdigi gibi barkar orkideye . gunesini suyunu kivaminda ayarlar ki solmasin o narin guzellik.

    Simdiye kadar neden vermedigimi , yada vermeyi hic dusunmedigimi simdi anliyorum ... Hayatimima giren hic  bir kadin  haketmedi, yada baska bir acidan bakarsak, orkideye bakabilecek birisini bulamadim ...Ben hep gul ,lila vb cicekler verdim... Cok guzellerdir bu ciceklerde ama orkidenin yerini hic bir cicek tutamaz.  Zahmetlidir bakimi orkidenin, ugrasirsin , bikarsin sana yuzunu bir turlu gostermez ama cicegini acinca ,o guzellige paha bicilemez.

http://birdeben.blogspot.com/

Kadınlar



Kadinlar mi ;)
    Zaman kitligi ,usengeclik, kelimelerin toplanamamasi nedeniyle Uzun bir zamandan sonra tekrar yaziyorum ..  ;)
       Meleklerimiz, iyilik timsali savunmasız kadınlarımız... Ben kadın düşmanı değilim.. Bilakis kadınları çok severim ozellikle guzel ve alimli olanlarini. Birde birde kafa tasinin icinde beyin denen sungerimsi löp ette sahipse, o kadinla bir omur gecirebilirim... J  Ama sürekli kadın erkek eşitliği kisvesi altında erkeklere belden aşağı vurulmasına, toplumda kötü olan herşeyi erkeklerle özleştirilmesine , sütten çıkmış ak kaşık edalarıyla dolaşılmasına karşıyım..
      Yalnız erkeklerin değil kadınlarında iyisi kötüsü olur..Benim gozumden su andaki algoritmasi…
     "* Bütün kadinlar birbirlerini rakip olarak görürler. Birbirlerini kiskanmalari için ayni meslekten olmalariyla da menfaatlerinin çatismasi falan sart degildir. Ortalikta kendilerinden baska kadinlarin da dolasiyor olmasi, kiskanmalari için yeterli bir sebeptir. Yolu kadinlarin görev yaptigi bir yere, örnegin bir banka subesine düsen bir kadin, gördügü muameleden bunu sip diye anlayabilir.
        * Bütün kadinlarin mutlaka kosulacak sartlari vardir. "Seninle evlenirim ama...", "dedigini yaparim ama..."
        * Nedense bütün ask siirleri, en duygulu sarki sözleri hep erkekler tarafindan yazilmistir. Çok duygulu olduklari söylenen kadinlarin bu sirada ne yaptiklari merak konusudur. Bence kadinlar o sirada diger kadinlari incelemekle mesguldürler. "Ne giymis, ne takmis, nereye gitmis benden güzel mi?" Vs...:)
       * Erkekler (eger ruh hastasi degillerse) eslerini çok yakin arkadaslarindan, akrabalarindan, yani olur olmaz herkesten kiskanmazlar. Oysa kadinlar, hiç ayrim yapmaksizin, ömür boyunca, istisnasiz her disiden kiskanirlar kocalarini.
       * Kendisinden 30 yas büyük bir kadinla, sirf parasi için evlenen pek az erkek vardir. Buna karsilik etraf, babasi, hatta dedesi yasinda, ama mutlaka zengin erkeklere asik olan(!!!!) kadinlarla doludur.
      * Hiçbir kadin çalistigi yerde üstünün kadin olmasini istemez.Vallahi bunu ben söylemiyorum, anketler öyle diyor.
       * Erkekler kadinlardan ilgi, sefkat, sevgi disinda pek bir sey beklemezler. Kadinlara bunlar asla yetmez, ilave olarak iki bilezik, bir yüzük gerekir çogu zaman.
      * Gelin-kaynana çekismesinin fikralara bile konu olmustur. Siz hiç damat-kayinpeder çekismesi gordunuz mu? "Elti gemisi yürümez" diye bir söz vardir da neden bacanaklar için söylenmis benzer bir laf yoktur?
      * Evli kadinla iliskiye giren çok az erkek vardir. Buna karsilik evli erkekle hiç düsünmeden iliskiye giren kadin sayisi benim bildigim, gördügüm, duydugum kadariyla bir hayli kabariktir.
      * Erkekler bir araya geldiklerinde isten, politikadan, futboldan bahsederler genellikle. Kadinlar bir araya geldiginde ise vay o anda orada olmayan diger kadinlarin haline! ))
      * Eslerinden, "yorgunum", "basim agriyor" bahanesiyle mümkün oldugunca kaçan kadinlar, ortaya ikinci bir kadin çiktigi zaman aniden kocalarini çok sevdiklerini(!) fark ederler.
     * Kocasi tarafindan aldatilan kadinlar genellikle bosanmak yerine, bir çocuk daha yapmayi tercih ederler. Tersi durumda ise erkekler kadinlar kadar akilli olmadiklari için bunu gurur meselesi yapar ve kadini hemen bosamaya kalkarlar.
    * Kadinlar evde aksama kadar istedikleri gibi yasarlar. Ne karisanlari ne de görüsenleri vardir. Erkeklerin aksamdan aksama geldikleri evlerinde pek de özgür olduklari söylenemez. Kendilerine durmadan oraya oturmamasi, sigarasinin külüne dikkat etmesi, ayakkabisini çikarmasi hatirlatilir. Kadinlar aksama kadar kocalarinin bilgisi disinda istedikleri arkadaslarini misafir ederler. Oysa hiçbir erkek karisindan izin almadan eve bir erkek arkadasini getiremez. Hatta izin alarak bile...
     * Kadinlar her istediklerinde eslerinden izin almadan annelerini ziyaret edebilirler. Erkekler ne haberli, ne habersiz, yanlarinda esleri olmadan asla annelerine ugrayamazlar.
     * Kadinlar bütün iliskilerinde hesap kitap içindedirler. Asla seffaf degildirler. Hoslanirlar, hoslanmaz gibi davranirlar, isterler, istemez gibi yaparlar. Esleriyle sorunlarini çözmede bedenlerini silah olarak kullananlar bile vardir. Buna kim itiraz edebilir acaba ;)
     * Vücutlarini göstermeye bayilirlar. Açik, dar, seffaf, kisa giyerler. Sonra da "neden bakiyorsunuz?" diye sinirlenirler. Aslinda amaçlari baktirmaktir, ama bunu asla kabul etmezler. Özgürlükten, rahatliktan, medeniyetten falan söz ederler.

Ozgurluk , medeniyet, kariyer hersey bir yana , mutlu bir iliski icin kadin , kadin olacak , erkekte ADAM !!!!



http://birdeben.blogspot.com/